28 Temmuz 2012 Cumartesi

İFTAR SOFRASI I

İşte ilk iftar soframla karşınızdayım.Ramazan'ın ikinci günü ilk iftar misafirlerimi aldım.Ya misafir dediğime bakmayın aslında annem, babam ve iki kardeşim bizimleydi.Benim dışımda herkes oruç tuttuğu için yine de özenli bir sofra hazırlamaya çalıştım kendimce.



İşte menüm:
  • Mercimek Çorbası
  • İftariyelikler
  • Peynirli Gül Böreği
  • Yoğurtlu Kabak Salatası
  • Zeytinyağlı Barbunya
  • Mısırlı Domates Salatası
  • Fırında Patates eşliğinde Ispanaklı Tavuk Sarma
  • Garnitürlü Pilav
  • Fındıklı Etimek Tatlısı





İftar menümden bugünlük Ispanaklı Tavuk Sarma'nın tarifini vermek istiyorum.Barbunya ve çorbamın tarifini eski tariflerimden bulabilirsiniz.


Malzemeler:
  • 12 adet iyi inceltilmiş tavuk göğsü
  • 3 tane patates 
İç malzemesi:
  • 1 kg ıspanak
  • 1 adet kuru soğan
  • 3-4 yemek kaşığı sıvı yağ
  • Pul biber
  • Tuz
  • Kaşar peyniri
Sos malzemesi:
  • Yarım su bardağından biraz fazla sıvı yağ
  • 3 domates
  • Tepeleme 1 yemek kaşığı salça
  • Kekik
  • Karabiber
  • Pul biber
  • Tuz
Eğer çeşidiniz bolsa kişi başı birer tane tavuk sarma yeterli olacaktır.Benim fırınım küçük boylardan ve içine tam 11 adet sığdırdım.


Yapılışı: Soğanlarımızı ince doğrayarak sıvı yağda kavuralım ve ince doğranmış ıspanaklarımızı ve baharatlarımızı ekleyerek içimizi pişirelim.

Tavuk sarmalarımızın iç yüzüne biraz tuz ve karabiber serpelim.Hazırladığımız ıspanaklı içimizden iki yemek kaşığı ve kaşar peynirinden 1-2 ince dilimi tavuklarımızın bir kenarına yerleştirelim.Daha sonra tavuklarımızı sarıp kürdan ile tutturalım.Dilerseniz üzerine de kaşar dilimi yerleştirebilirsiniz.

Sos malzemelerini karıştıralım ve kızartmalık şeklinde doğranmış patateslerimizi bu sosa bulayıp tavuklarımızın arasına serpiştirelim.Patateslerden arta kalan sosumuzun tamamını tepsimizin içine dökelim ve tavuklarımızı fırınımızda pişirelim.

Not: Aslında tavuk sarma en güzel galeta ununa bulanıp kızartıldığında oluyor.Çünkü göğüs eti zaten kuru bir ettir ve fırında tariflere çok da uygun değildir.Fakat akşama kadar aç kalmış midelere zarar vermemek adına ben fırında pişirmeyi tercih ettim.Güzel miydi güzeldi fakat tavuk sarmanızın hakkını vermek istiyorsanız bence kızartmalısınız.

26 Temmuz 2012 Perşembe

ESKİŞEHİR

Yine uzun bir aradan sonra tekrar merhaba...Bu sefer bir gezi yazımla buradayım, Eskişehir'e gitmek isteyenler için geçtiğimiz haftalarda yaptığımız bu küçük geziden bahsetmek isterim.


Uzunca bir süredir bu küçük şehri merak ediyordum ve görmek için fırsat kolluyordum.En sonunda eşimle bir hafta sonumuzu bu şehre adayarak her tarafını didik didik gezdik.Eskişehir'e gitmek isteyenler için işte paylaşımlarım...

Cumartesi sabahı İstanbul'dan kendi arabamızla yola çıkaraktan sakin bir yolculuk ile 3,5 saatte vardık hedefimize ve şehrin içindeki minik bir yürüyüşten sonra otelimize yerleştik.Otelimiz merkeze yürüme mesafesinde, tren yolunun yakınında (sabahları tin tin tiinn sesleri ile uyanıyorsunuz) , Haller Gençlik Merkezi'nin hemen karşısında yer alan Grand Namlı'ydı.Gideceklere kesinlikle tavsiye ederim temizliği ve konforu süperdi.Fazla vakit kaybetmeden hemen gezmeye koyulduk, işte gezi listem:
  • Tarihi Odunpazarı Evleri
  • Atlıhan Çarşısı
  • Kurşunlu Külliyesi içindeki Lületaşı Müzesi
  • Cam Sanatları Müzesi
  • Haller Gençlik Merkezi
  • Sazova Parkı
  • Şelale Park
  • Kentpark
Eskişehir gezisinin olmazsa olmazı tabiki Odunpazı evlerini gezmek.Odunpazarı bölgesi şehrin en eski yerleşimlerinin olduğu bölge imiş.Yapıların çoğu restore edilmiş ve bir çoğunun alt katları cam sanatları ya da lületaşı işleme ile ilgili atölyelere dönüştürülmüş.Özellikle bu atölyelere girip gezmenizi ve ustaların çalışmalarını izlemenizi tavsiye ederim.













 
Cam işçiliği bu şehirde oldukça gelişmiş.Bizim yolumuz cam atölyelerinden "Aşk-ı Hayal Cam Sanatları Atölyesi" ne düştü ve burada daha yeni evlenmiş olan =) Adnan Bey ile tanışma fırsatı bulduk.Kibarlıktan bey dediğime bakmayın sanki yaşlı bir ustaymış imajı uyanıyor insanda, yaşı oldukça genç bir usta Adnan Usta.Atölyesindeki küçük masasında bir yandan harıl harıl çalışıyor bir yandan da gelen müşteriler ile ilgileniyor.İtalya'dan ithal edilen ham camlara elindeki çubuklar yardımıyla ısı altında hayat veriyor ve oldukça da güzel işler çıkarıyor.İşte Adnan Usta...


Arka fonda meraklı gözlerle ustayı izleyenler de biz =) Ben, tam gözükmese bile kirpi ve kirpinin Eskişehirli bir arkadaşı...



Daha önce cam sanatı ile ünlü İtalya'nın Murano adasından bahsetmiştim.Özellikle takı ürünleri oradakileri aratmıyor.Ama sohbet sırasında usta İtalya'dan her camı ithal edemediklerini ve İtalyanların özel camları kendilerine sakladıklarını, Türkiye'ye gelenlerin ise 3. sınıf bile olabileceğini belirtiyor.Bizde de tam tersidir en iyi mallar yurt dışına gönderilir =) Gerçi zamanında Murano Adası'ndaki cam işçiliği dışarıya yayılmasın diye cam ustalarının adadan çıkışlarının yasak olduğunu düşünürsek şu an yaptıkları çok da garip gelmiyor...

 
Adnan Usta'dan mavi camdan kolye-küpe takımı aldım eğer görebiliyorsanız kumun içinde soğumayı bekliyor.Eğer tam soğumadan alırsanız çatlamasına ya da kırılmasına sebep oluyorsunuz.Kirpiye de benim top küpelerin minik boyutlu ve siyah olanından yapmasını rica ettik ustaya kirpi hemen taktı kulağına.Bu arada eşime neden kirpi dediğimi bu fotoğraftan sonra anlamışsınızdır herhalde, bu saçlarının jöle ile yatırılmış hali =)



Atölyeleri gezmeye devam ediyoruz bu sefer başka bir usta elinde lületaşı onu yontuyor halının üzerinde.Lületaşı buranın en meşhur malzemelerinden.Takılar, süs eşyaları ve özellikle oymalı pipoları her tarafta görebilirsiniz.Usta bizi avluya yönlendiriyor, buradaki evlerin bir kısmı açık avlulu.Usta açık avluyu dayamış döşemiş gelenler oturup burada bir şeyler içebiliyorlar, daha sonra da avludan evin içine girip lületaşından yapılmış çeşitli ürünlerden satın alabiliyorsunuz.Ben lületaşlı bir şey değil ama emeğinden ötürü ev maketinden bir gece lambası alıverdim.





Lületaşı'ndan yapılmış bir çok şeyi bulabileceğiniz diğer bir yerde Atlıhan Çarşısı.Aynı diğer atölyelerdeki ustalar gibi burada da ustalar gayet güleryüzlü ve yardımsever.


Aslında Eskişehir insanı güleryüzlü ve mutlu insanlar gibi geldi bana.Sanırım İstanbul gibi kozmopolit bir şehir olmayışının bunda etkisi vardır diye düşünüyorum.Şahsen şehirde dolaşırken hiç rahatsız edici bir hareket ya da bakış ile karşılaşmadım hem de gayet rahat giyinmeme rağmen.Burada ise her tipten insan var yeri geliyor kot giyindiğimde bile sanki bikiniyle sokak ortasında dolaşıyormuşum gibi garip bakışlara maruz kalabiliyorum.Bu açıdan Eskişehir'in insanını çok sevdim =)
 
 
İşte diğer gezdiğimiz yerlerden kareler...

Haller Gençlik Merkezi; eskiden sebze-meyve hali olan bu bina böyle bir merkeze dönüştürülmüş.İçinde çeşitli dükkanların ve kafelerin olduğu çok sevimli bir bina.





Sazova Parkı; İçinde büyük bir gölet, içini de gezebileceğiniz bir korsan gemisi ve çeşitli kulelerin taklitlerinin birleştirilmesi ile oluşmuş masal şatosu var.





Eskişehir'de deniz yok mu sanmıştınız =) Yapay da olsa Kentpark'ta var..


Bizimkisi yine bulmuş bir meyve ağacı...


Gelinler buraya gelip fotoğraf çektiriyorlar...



Şehrin hemen hemen her noktasında heykel görmeniz mümkün !


Neler Yapalım:
  • Porsuk Çayı'nda gondol ya da bot gezisi
  • Akşamları barlar sokağında ya da Porsuk Çayı'nın kenarındaki kafelerde keyif
  • El sanatları atölyelerini keşif

Aşağıda gondoldaki amcayı iyi seçebiliyor musunuz bilmiyorum ama Venedikli denizciler misali bir havası var =)




Akşamları Porsuk Çayı'nın kenarı oldukça hareketli ve keyifli...



İşte çeşitli atölyeler...




Neler Yiyelim İçelim:
  • Çibörek en başta
  • Meşhur Balaban Köftesi
  • Met Helvası
  • Kalabak Suyu
Eskişehir'in en ünlü lezzeti çibörekmiş.Papağan ve Kırım Çibörek bu konudaki meşhur yerlerden ikisiymiş.Biz Papağan'da yemeyi tercih ettik.Çibörek'in bir porsiyonunda tam tamına 5 börek var.İlk duyduğumda nasıl yani dedim ben 1 tane yiyecektim ama =) Hayır efendim bir tane de yiyemiyorsunuz.En az yarım porsiyon almak zorundasınız ve yarım porsiyonda bile 3 tane börek var şaka gibi.Oraya gelen çocuk büyük hepsi 1 porsiyon söylüyor bana yarım porsiyon bile fazla geldi doğrusu.Neyse sonuç olarak yedik, çibörek ününün hakkını veriyor mu derseniz yorumsuz bırakıyorum.Yalan söylemektense eksik söylemeyi tercih etmişimdir hep =)


Diğer bir meşhur lezzeti balaban kebap idi bu şehrin ve bu kebabın en güzel yeneceği yerlerden birisi de Abdüsselam imiş.Yani kirpi öyle dedi ve oraya gittik.Öyle lüks bir yer beklemeyin bildiğiniz küçük bir esnaf lokantası havasında fakat hem hizmet hem kalite gayet iyi.Köfte pide üzerinde boool tereyağı ve yoğurt ile servis ediliyor.Ne yalan söyleyeyim tereyağı bana göre değil ama et bir şahane yumuşacıktı.Sanırım bu köftenin burada ünlenmesinin en önemli faktörlerinden bir tanesi etlerinin kalitesi.


Balaban Tatarca'da bol çok anlamlarına geliyormuş.Kirpi de çok kelimesinin hakkını vermek istediğinden olsa gerek 1,5 porsiyonu bitiriverdi.

Bir de met helvaları var tabi.Şehrin içinde bir çok yerde karşınıza çıkacaktır zaten.Pişmaniyenin sıkışmış versiyonu dedim ben ilk yediğimde.Eğer Eskişehir'den dönüşte sevdiklerinize yiyecek bir şey getirmek istiyorsanız met helvası ideal bence (Çikolatalı olanları daha güzel bu arada )

Eskişehir mutfağı elbette bu kadar değil ama iki günde bunları tadabildim malum...Aslında buranın Çerkez ve Tatar yemekleri ve başka bir çok lezzeti de ünlüymüş.

Ne Alalım:
  • Cam ürünleri
  • Lületaşı ürünleri
  • Met Helvası






İşte benim iki günlük Eskişehir izlenimlerim bu kadar.Aslında yazacak çok şey var ama ben anlatmaya başladım mı çok uzun sürüyor o yüzden burada noktayı koymalı.Son bir not Eskişehir 'de hem kirpinin hem benim en çok hoşumuza giden şey Odunpazarı'ndaki el sanatları atölyelerini keşfedip güleryüzlü esnafıyla tanışmak oldu.Hımmmm ama kirpinin Balaban Köfte'de olmuş olabilir bilemedim =)

Bu arada böyle çok çok uzun yazıyormuşum gibi geliyor biliyorum ama böyle gözükmesinin sebebi tamamen büyük fontlu yazı tipi kullanmam, okumaya başladıktan sonra bir çırpıda bitiyor bence =) Hadi sağlıcakla kalın, bir sonraki gezime önümüzdeki hafta çıkıyorum bu sefer bir Avrupa ülkesi ile geri döneceğim yazılarıma ve inşallah iftar sofralarımla...