30 Aralık 2011 Cuma

PAZILI EKMEK PİDESİ

Annemlerde bir akşam daha ve annemin güzel tariflerinden bir tane daha.Yakında bloğumun ismini mutfakta bir mimar ve annesi diye değiştirmem gerekebilir.Basit ve lezzetli bir tarif pazıları ayıklayıp yıkamanın haricinde :) Pazının ve pazı ile yapılan börek, pide gibi hamur işlerinin ıspanağa göre her zaman kat kat daha lezzetli olduğunu düşünüyorum.Pazıyı sevenlere...


Malzemeler:

İç malzemeler:
  • 1 kg pazı
  • 1 büyük kuru soğan
  • Yarım çay bardağı sıvı yağ
  • 1 yemek kaşığı kuru nane
  • 1 yemek kaşığı kekik
  • 1 tatlı kaşığı pul biber
  • Tuz
Hamuru için:
  • 5 ekmek hamuru
Üzeri için:
  • Beyaz peynir
  • 1 adet yumurta sarısı
  • Sıvı yağ
  • Çörekotu
Yapılışı: Öncelikle içimizi hazırlayalım.Bunun için pazıları 1 parmak eninde doğrayalım, soğanları ince ince kıyalım.Daha sonra diğer iç malzemelerini de bunlara ekleyip iyice ovalayalım.Soğanlarımız iyice ölene kadar elimizle ovalayarak karışımı bütünleştirelim.İçimizi bu şekilde çiğ halde hazırlayıp bir kenara bırakalım.5 ekmek hamurunu birleştirip eşit 6 parçaya bölelim.Daha sonra her bir parçanın önünü arkasını yağlayarak iyice elimizle açalım ve dikdörtgen hale getirelim.Daha sonra hamurun ortasına uzun bir şekilde içimizi yayalım ve kenarlarını üzerine doğru hafifçe kapatalım.Bütün parçaları bu şekilde hazırlayalım.Büyük tepsiye bunlardan 3 adet sığmaktadır.Böylece 2 seferde pidelerinizin tümünü pişirebilirsiniz.Hazırladığımız pidelerimizi tepside hazırladıktan sonra açıkta kalan pazılı kısmın üzerini ufalanmış beyaz peynir ile kaplayalım.Hamurun üzerine de yumurta sarısı ile biraz sıvı yağı karıştırıp sürelim ve çörekotu serpelim.Hazırladığımız pidelerimizi 200 derecelik fırında hamurumuz kabarıp iyice kızarana kadar pişirelim afiyet olsun...

HAVUÇLU TOP KEKLER

Edirne'ye yolculuk var, Edirne yolcusu kalmasınnn....
Birkaç gündür Edirne'deydik, orada üniversite okuyan kardeşimin yanındaydık.Hem ziyaret hem de biraz Edirne turu yapıp geldik.Havuçlu top kekleri de yola çıkarken oraya götürmek için yapmıştım.Bu tarifi küçük boy kek kalıbım için kullanıyordum ama yeni aldığım minik silikon kek kalıplarımı denemek istediğimden bir de bu minik kalıplarda denedim güzel de oldu.Büyük kek kalıbı kullananlar malzemeleri 2 ölçü kullanabilirler.Benim küçük kalıplarıma yetti arttı bile.


Klasik bir kek tarifinden farkı yoğurt yerine aynı ölçüde havuç rendesi kullanmam.E bir de işin içine tatlı olan havuç girdiği için şeker miktarımızı da azaltıyoruz.Havuç ve tarçın ikilisini sevenlere :)


Malzemeler:
  • 3 yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı rendelenmiş havuç
  • 1,5 su bardağı un
  • Yarım su bardağı sıvı yağ
  • 1 adet kabartma tozu
  • 1 adet vanilya
  • 1 yemek kaşığı tarçın
Yapılışı: Yumurta ve şekerlerimizi karışım biraz beyazlaşana kadar iyice çırpalım.Arkasından sıvı yağımızı, unumuzu ve unumuzun üzerine kabartma tozu ile vanilyamızı ekleyerek karışımı tekrar çırpalım.En son rendelenmiş havucumuzu ve tarçınımızı ekleyerek bu sefer kaşık yardımı ile karışımı bir güzel karıştıralım ve kalıplarımıza dökerek 180 derecede içi çekene kadar pişirelim.(İçinin piştiğini nasıl anlarız: Kekiniz iyice kabarmış ve rengini almış olsa bile içini kontrol etmeden kekinizin tam piştiğinden emin olamazsınız.Bunun için kuru metal bir bıçağınızın ucunu kekin hafifçe içine doğru batırın, eğer bıçağı çıkardığınızda üzerine fazla bir şey bulaşmamışsa kekiniz içini iyice çekerek pişmiş demektir) Afiyet olsun...

27 Aralık 2011 Salı

RENKLİ BİBERLİ YUMURTA

Yumurtayı değişik şekillerde pişirmeyi seviyorum.Sade de pişirmenin yanı sıra yağda yumurta yapacağım zaman genellikle bir şeyler karıştırırım içine.Bu bazen peynir bazen biber bazen de yeşil soğan olur.Kısacası yakıştırdığım her şekilde pişiririm yumurtayı.


Kahvaltıda olmazsa olmazım mutlaka sıcak bir şeyler yemek olunca bu pazar kahvaltısında renkli biberlerle yağda yumurta yaptım.Kahvaltıda sıcak bir şeyler yemediğimde kahvaltı keyfi yapmışım gibi hissetmiyorum :) Değişiklik sevenlere...


Malzemeler:
  • 4 adet yumurta
  • 1 adet küçük kırmızı dolmalık biber
  • 1 adet küçük sarı dolmalık biber
  • 1 adet kabartma tozu
  • 2 yemek kaşığı yağ
  • Dereotu
  • Tuz
Yapılışı: Renkli biberleri ince uzun doğradım ve yağda tavada biraz kavurdum.4 yumurtaya tuz ve 1 adet kabartma tozu ekleyerek iyice çırptım, karışıma ince ince doğradığım az miktarda dereotunu ekledim ve yağda kavurduğum biberlerin üzerine dökerek karıştırmadan pişirdim.Afiyet olsun...

19 Aralık 2011 Pazartesi

Biraz KEK, Biraz HASTANE, Biraz DÜĞÜN, Biraz HASRET GİDERME

Üzgünüm çünkü bir hafta sonunu daha geride bıraktık :( Oldukça yoğun bir hafta sonu oldu bizim için ve çabucak geçti.Öyle çabuk geçti ki dün akşamı ettiğimizde içimden bugün cumartesi miydi ya diyerek anlık bir soru ve hemen arkasından da hayır bugün pazar diye gelen acı bir cevapla en iyisi eve gider gitmez yatmalı diye düşündüm ve öyle de yaptım.

Geçen üç ayın arkasından nihayet Avustralya'dan dönen annemizle hasret giderebildik.Tabi şiş ve mor bir ayakla :) Evet cumartesi gecemizi bir değişiklik yaparak bu sefer Marmara Üniversitesi Hastane'sinin yeni yapılan binasının acil bölümünde geçirdik :) Zaten şu yeni yapılan binanın mimarisini hep merak edip duruyordum kısmet hafta sonu çok çok yakından görmekmiş.


Meşhur kekini yapmaya karar veren eşim mutfakta iş başında !!! Limonlu kek için kollarını sıvamış durumda...Mis gibi kokular gelmeye başlamışken acı bir sesle mutfağa koşturdum ve eşimin yerde ayak bileğini burktuğunu gördüm sonra hemen acile...Şiş ve mor bir ayakla tam 3 saatimizi hastanenin acilinde geçirdik.Her hafta sonu yaptığımız gezilerden biraz farklı bir şekilde tekerlekli sandalye ile acilde bir röntgene bir doktora şeklinde hafta sonu turumuzun cumartesi ayağını tamamlamış olduk :) Çok şükür kırıksız atlattık bu durumu. Ben de fazla merakın başa bela olduğunu bir kez daha fark ederekten hastanenin en azından acil polikliniğini yakından incelemiş bulundum.Oldukça kalabalık bir acildi, bu yoğunluk bilindiğinden olsa gerek acile kocaman bir bekleme salonu yapılmıştı.Ayrıca acile gelenlerin fazlaca beklemek zorunda kalacaklarını da bildiklerinden olsa gerek bekleme salonuna 2 tane de plazma tv ve bankalardaki numaratörlerden konulmuştu.Bir yandan haber izleyip bir yandan da doktor bekledik anlayacağınız...Kekimizi ne zaman mı yedik acil dönüşü..Tarifini vermeyeceğim malum bize pek iyi gelmedi :)

Gelelim annemle hasret gidermeye...Oradaki günlerini anlatırken annem içimden göç mü etsek acaba diye geçirmedim değil doğrusu.Hiç sevmediğim apartman kültürünün orada olmayışı herkesin müstakil evinde toprağa yakın yaşayışı, insanların birbirlerine duyduğu saygı, ,insanlara ve mesleklere verilen kıymet, topluca yaşamın kurallarına sağlanan uyum vs. kim istemezki. Ülkemizde sağolsunlar herkes her şey olduğunu zannediyor, bizim müteahhitlerimiz bile kendini mimar zannedebiliyor mesela :) (En çok da buna gülüyorum sanırım) Keşke herkes haddini bilebilse de biz de saygı çerçevesinde güzel güzel yaşasak değil mi? Eh biraz uzak ama sadece bireye gösterilen saygı için bile gitmeye değer doğrusu.Günün sonunda bir kaç Avustralya hatırası ile evimize döndük.Bunlardan bir tanesi de oradaki sevdiğimiz bir ablamızın kızının nikah şekeri idi.İlk defa böyle bir nikah şekeri gördüm ve çok hoşuma gitti.Nikah şekeri şeffaf bir kutu içerisine konmuş metal bir şarap tıpası ve badem şekerlerinden oluşturulmuştu.Enteresan geldi ve fotoğrafını da yukarıda sizinle paylaştım.Herkese güzel bir hafta diliyorum pazartesi sendromunu hemencecik atlatmanız dileğiyle...

16 Aralık 2011 Cuma

HAMBAL (hingel)

Evet nihayet bir hafta sonuna daha girdik.Tatilin de verdiği rahatlıkla güzel ve kalabalık bir cuma akşamı geçirmek için annemlerin yolunu tuttuk.Hep beraber anneannem ve dedişle de birlikte bir güzel hambal sefası yaptık.Biraz zararlı bir sefa bu çok sık yapılması tarafımdan tavsiye edilmez :) Patates, hamur ve tereyağı...Zararlı bir üçü bir arada :) Ama benim tereyağını sadece bu yemekte tüketebildiğimi düşünürsek lezzetini siz tahmin edin.Bir de hamarat bir Sivas kadını olan annemin elinden ise hambal tadına doyum olmaz.Zaten ben dışarıda mantı, hambal ve baklava çok fazla tüketmek istemiyorum çünkü anneminkinden daha güzel olmuyor :) (Nasıl bir böbürlenmedir bu!).


Evet hambal Sivas'ın yöresel yemeklerinden bir tanesidir.Bir çok kişi bu yemeği "hingel" ismi ile bilir fakat Sivas da en azından bizim bulunduğumuz yöresinde hambal diye adlandırılır.İçi patatesli bir çeşit mantıdır diyebiliriz aslında.Tarif annemden tabi ki ama yapımı biraz zahmetlidir.Daha önce mantı yapma deneyiminiz var ise bu yemeği de kolaylıkla yapabilirsiniz.Ayrıca mantı gibi ufak ufak sıkılan bir yemek olmadığından mantı kadar da zamanınızı almayacaktır.İşin püf noktası hamurun iyi yoğrulmasında ve hamurun sertliğindedir.Hem mantının hem hambalın hamuru biraz sert olmalıdır yani kulak memesi yumuşaklığını bu tarif için unutalım :) İşte tarifi...

Malzemeler:

Hamuru için:
  • 1 yumurta
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1kg un
  • Yeteri kadar su
İçi için:
  • 3 adet orta boy patates
  • 1 adet kuru soğan
  • 2 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 1 yemek kaşığı salça
  • Pul biber
  • Karabiber
  • Tuz
Üzeri için:
  • Tereyağı
Yapılışı: Öncelikle içimizi hazırlayıp bir kenarda soğumaya bırakmalıyız.Bunun için patateslerimizi haşlayalım ve ezerek püre haline getirelim.Daha sonra orta boy bir tavada soğanlarımızı minik minik doğrayıp yağda pembeleşene kadar kavuralım.Soğanlar pembeleşince salçamızı, baharatlarımızı ve tuzumuzu ekleyelim ve bir kaç kere salçayı ezerek karıştıralım ve bu karışımı püre haline getirdiğimiz patateslerimizin üzerine dökelim.Homojen bir karışım elde edene kadar karışımı patateslere iyice yedirelim.Evet içimiz hazır onu bir kenarda soğumaya bırakalım.

Şimdi işin zor kısmı hamurumuzu yapalım.Bütün malzemeleri karıştırıp yoğurmamız gerekiyor fakat hamurumuzun kıvamını ekleyeceğimiz su ile ayarlayalım.Yani karışıma yavaş yavaş su ekleyerek bir yandan hamurunuzu yoğurarak kıvamına bakın.İstediğiniz sertliği yakalayana kadar suyu eklemeye devam edin.Suyu birden çok koyup da hamurunuzu cıvık kıvamda bırakmamalısınız. Hamurun iyice bütünleştiğine ve sert bir hamur olduğuna karar verdiğinizde hamurunuzu bir kaç parçaya bölüp üzerine temiz bir bez örtün. (Evet göz kararı miktarlar biraz can sıkıcıdır fakat işin ustası olmuş ev kadınları genelde göz kararı yaparlar bazı şeyleri.O yüzden su miktarı için ayrı bir çalışma yapıp tam olarak ne kadar su koyduğumuzu ileride yazacağım :).Çünkü ben de hiç hoşlanmam göz kararlarından...). 

Şimdi öncelikle parçalardan bir tanesini alalım ve oklava yardımıyla çok ince olmayacak şekilde açalım.Daha sonra hamurdan parçalar koparmak için bir su bardağını ters çevirerek hamura bastırın ve çevirin.Su bardağınız ağzı kadar olan bu parça gibi hamurunuzun tamamından parçalar çıkartın.Her bir parçanın içine biraz patatesli içten koyun ve yarım ay şeklinde kapatarak uçlarına sıkıca bastırıp kapalı bir hamur elde edin.Bütün parçaları bu şekilde doldurduktan sonra aynı makarna haşlar gibi parçalarımızı kaynayan tuzlu suya atalım ve karıştıralım.Hamur parçalarımızı kaynar suya attığımızda suyun kaynaması duracaktır.Su yeniden kaynamaya başlayana kadar bekleyelim ve kaynamaya başladıktan 2-3 dakika sonra ocağımızın altını kapatalım ve suyu süzelim, hambalımızı geniş bir fırın tepsisine dökelim.Hambalın üzeri için küçük bir tavada tereyağımızı iyice kızdıralım ve tepsideki hambalımızın üzerine bolca gezdirelim ve sıcaklığını kaybetmeden afiyetle yiyelim :)

Not: Bazıları hambalın üzerine aynı mantıda olduğu gibi sarımsaklı yoğurt gezdirip yemektedir fakat bizim için orijinal lezzet budur tercih sizin damak tadınıza kalmış...

10 Aralık 2011 Cumartesi

AYLİN'İN GALETA UNLU SİGARA BÖREĞİ

Yine bir cumartesi ve bizim ofisteki en büyük keyfimiz bir cumartesi kahvaltısı zamanı daha.Cumartesi günü çalışmayı daha keyifli hale getirmek için başvurduğumuz bu yöntem gerçekten çok işe yarıyor.Bugünkü kahvaltı tabağımıza güzellik katan lezzetlerden biri de Aylin'in galeta unlu sigara börekleriydi.Normalde kızartmayı çok sevmem fakat bu börekler galeta ununa bulanarak kızartıldığı için içerisine neredeyse hiç yağ almamıştı ve dışı çıtır içi yumuşacık bir börek olmuştu.Aylin'in lezzetli böreklerinden birini daha tatmış olduk böylece.

 



Malzemeler:
  • 5 yufka
  • 2 yumurta
  • Yarım bardak süt
  • Yarım bardağa yakın sıvı yağ
  • Galeta unu
  • Kızartmak için sıvı yağ
Yapılışı: Bir yufkayı önce artı şeklinde dörde bölün sonra her bir parçayı eşit iki parçaya bölerek toplamda sekiz parça elde edin.Her bir parçanın içine süt, sıvı yağ ve bir yumurtayı karıştırarak elde ettiğiniz karışımdan fırça yardımıyla sürün ve arzunuza göre hazırladığınız içten koyarak sarın.Bu börekte daha önce bohça böreğinde yapılışını anlattığım patatesli içten kullanıldı.Daha sonra sardığınız börekleri önce yumurtaya daha sonra galeta ununa bulayarak iyice kızdırdığınız yağda kızartın.Afiyet olsun...

DERYA'NIN PORTAKALLI KEKİ

Evet kahvaltımızın diğer tadı Derya'nın yaptığı portakallı,cevizli, fındıklı kekti :) Derya bize sabahleyin güzel bir sürpriz yaptı ve akşamdan kardeşiyle birlikte hazırladığı kek elinde çıkageldi.Ben kekte limon ve portakal tadını çok severim çünkü keke güzel bir aroma katarlar, o yüzden bu keki sevdim.Ayrıca kekin fazla yağlı olmaması da hoşuma gitti.Biz üzerine hazır böğürtlen soslarından döktük tavsiye ederim işte tarifi...


Malzemeler:
  • 1.5 su bardağı şeker
  • 4 yumurta
  • Yarım su bardağı sıvı yağ
  • Yarım su bardağı süt
  • 2 su bardağı un
  • Kabartma tozu
  • Vanilya
  • Yarım çay bardağı portakal kabuğu rendesi
  • Fındık ve ceviz parçaları
Yapılışı: Aslında kek tarifinin çok da detaylı anlatacak bir durumu yok sanırım.Hemen hemen çoğu bayan kek yapmıştır.Önce yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz.Daha sonra diğer malzemeleri de ekleyip iyice çırpıyoruz ve margarin ile yağlanmış ve dibine yapışmasın diye az un serpilen kek kalıbına döküyoruz ve 180 derecelik fırınımızda iyice kabarıp içi pişinceye kadar pişiriyoruz afiyet olsun... 

5 Aralık 2011 Pazartesi

YILBAŞI KAPI ÇELENGİ

Yeni bir yıla girmeye sayılı günler kaldı.Uzun bir süredir beklettiğim kapı çelengi yapımını hızlandırdım ve yeni yıla girmeden yılbaşı konseptine uygun güzel bir çelenk hazırlayıp kapımıza astım hemen.Sanırım meslek alışkanlığı önce birkaç deneme yaptım sonra sevgili kocamın da yardımıyla ikimizin de içine en çok sineni yapmaya karar verdik. Biz çok sevdik renkli,sıcacık bir çelenk oldu.


Malzemeler:
  • Nakış halkaları
  • Kablo bağı
  • Silikon tabancası
  • Organze kurdele
  • Çeşitli süsler
Malzemelerin bir kısmını hafta sonu Eminönü'ndeki yılbaşı süsleri satan dükkanlardan aldık.Eğer bu sıralar giderseniz yılbaşından önce birçok dükkanın rengarenk süslerle dolu olduğunu göreceksiniz oradan istediğiniz birçok süsü temin edebilirsiniz.Nakış halkaları ve organze kurdeleyi büyük tuhafiyelerden,kablo bağını ise elektrikçilerden rahatlıkla bulabilirsiniz.Yapım aşamalarını aşağıda aşama aşama anlatmaya çalıştım.
 

1.İki farklı boy nakış halkasını iç içe yerleştirdim.(Nakış halkalarından temin edemezseniz nalburlardan alacağınız tel ile de aynı şeyi yapabilirsiniz).
2.Bu iki halkayı kablo bağları ile dört bir tarafından sabitledim.(Eğer bu bağlardan bulamazsanız sabitleme işlemi için tel veya kalın bir ip kullanabilirsiniz).
3.Yeşil yılbaşı süsünü halkaya sardım.


4.Sardığım yılbaşı süsünü iyice sıkılaştırıp uçlarını bağladım.
5.Kapıya asabilmek için kurdeleden askı yaptım.
6.Kardan adamını silikon tabancası ile yapıştırdım.


7.8.9. Diğer süsleri de silikon tabancası ile yapıştırdım ve çelengimi tamamladım.
Yeni yılda yeni güzellikler yaşamak ve sevdiklerimizle mutlu günler geçirmek dileğiyle...

2 Aralık 2011 Cuma

JÜLYEN SEBZELİ SOTE

Hem ev kadını hem iş kadını olmak...Günümüz modernitesinde bir çok kadının olduğu gibi ben de hem ev kadınıyım hem de iş kadını.Evet birlikte yürütülmesi zor iki meslek ama aynı zamanda artık hayatımızın bir gerekliliği.Hayatı boyunca çok az boş vakti olmuş, iki sene öncesine kadar hala bir yandan üniversitede akademik kariyerinin peşinde koşturup bir yandan da çalışmış birisi olarak kendimi sadece ev kadını olarak düşünemiyorum bile.Sürekli öğrenmek, üretmek ve geliştirmek kanımıza işliyor sanırım sonra da bir şeyler yapmadan boş boş oturunca sanki hayattan kaybediyormuşuz gibi hissediyoruz ve tabi zorluklarını da yaşıyoruz.

Hem ev kadını hem iş kadını olmanın zor yanlarından birisi de sanırım işten eve gelince kısıtlı vakitlerde yemek yapmak.İşte böyle zamanlardan birinde ne yapayım diye düşünürken buzdolabında bir süredir bekleyen ve bozulmasını da istemediğim sebzelerimi kendimce değerlendirmeye karar verdim.Baktım buzdolabında biraz kabak biraz havuç ve hala bitiremediğimiz taze soğanların acil olarak değerlendirilmesi gerekiyor yoksa tazeliklerini kaybedecekler hemen onlarla kendimce bir sote yaptım.Yanına tavuk veya minik köfteler de eklediğinizde güzel bir akşam yemeği olacaktır.



Malzemeler:
  • 2 tane orta boy kabak
  • 3-4 tane orta boy havuç
  • 4-5 dal taze soğan
  • 2 yemek kaşığı sıvı yağ
  • Tuz
Yapılışı: Kabak ve havuçları julyen usulü doğradım.Taze soğanları ise çok minik olmayacak bir şekilde doğradım.Bir teflon tavaya koyduğum yağda önce havuçlarımı beş dakika kadar kavurdum ve biraz yumuşayınca bu sefer kabaklarımı ve taze soğanlarımı ekledim.Bildiğiniz gibi havuçlar kabaklara göre daha zor pişiyor o yüzden önce havuçları bir miktar kavurma ihtiyacı hissettim.Aynı anda koysaydım zavallı kabaklarım erirdi herhalde =) Sebzeleri biraz kavurduktan sonra üzerine tuzunu ekleyip tavamın kapağını kapattım ve sebzelerimin iyice pişmesini bekledim.Sonucu ben sevdim, et yemeklerinizin yanında sunabileceğiniz güzel bir yardımcı yemek olduğunu düşünüyorum afiyet olsun.